PAZAR OLA…

Paylaş

Merhaba,

Bu kelimeyle daha önce seslenmek isterdim ancak olamadı. Beni ilk olarak, merhabasız, eski karaladıklarımdan ikisiyle tanıdınız. Affola… Daha önce farklı yerlerde içsesimi paylaşıyordum; “Şehrin Hikayesi”, “Haberal Medya” ve “Olay Bakış”… gibi mecralardı onlar. Araya zaman, daha doğrusu zamansızlık girdi, onlarla uzak kaldık. Artık buradaki ekipten biriyim.

Yazmak dersek…o zor iştir, ben içsesimi elimden geldiğinde harflerle hemhal olup kelimelere döküyorum, hepsi bu. Bunlar bazan bir izlediğim filmin akılda kalanı, bazan bir müziğin çağrıştırdığı, bazan da çocukluk günlerinin nostaljisi olur. “İnsana dair hiç bir şey bana yabancı değil” der ya “Terentius”, ben de öncelikle insana dair olanları, sonrasında canlı cansız etrafımızdaki her şeye dair olanları gözlemliyorum pek çoğunuz gibi, sonra da karalıyorum işte.

Merak duygunuz nasıldır bilmiyorum ama, çoğu zaman bir kedi kadar meraklıyımdır. Bu yüzden başımın derde girdiği de az değildir hani. Ancak öyle tarihe coğrafyaya falan değil, belki de hiç işime yaramayacak şeylere olan türden bir merak benimki. Misal,çok önemli bir savaşın sebep ve sonucu değil de savaşa giderken sultanın giydiği bir elbise, söylenen bir söz daha çok ilgimi çeker. Bu sabah günlerden Pazar olduğunu düşünürken, “Neden bugüne bu isim verilmiş ki?” diye aklıma geldi. Eskiden bilgiye ulaşmak çok daha zordu. Temel eğitimlerde ödev hazırlarken, üniversitede tez yazarken falan kütüphaneler mesken olurdu gençlere. Şimdi internet herşeyi ayağımıza getirdi. E tabii baktım oturabildiğimde de.

Latin kökenli dillerde gün adları, antik Tanrılara ve/veya gök cisimlerine yönelik geliştiriliyormuş. “Sunday-güneşgünü” ya da “Monday-aygünü” gibi. Bizim atalarımız daha pratik bir yol bulmuş, günleri numaralandırmışlar. Günleri 1 numaralı olan Pazar ile başlatmışlar. “Dilimizdeki gün ve ay isimlerinin kökenleri büyük oranda Osmanlı İmparatorluğu’na, özellikle de Farsça ve Arapçaya dayanmaktadır. Bazıları çok bariz isimlendirmeler olsa da, bazılarının anlamı daha ilginçtir…” şeklinde devam ediyor okuduğum yazı. “İlk olarak 1303 yılında Codex Cumanicus’ta “bazar” olarak geçmektedir. 1680 yılında Meninski tarafından yazılan sözlükte “bāzār güni” olarak bahsedilmektedir. Sözcük, Farsçadaki “bāzār”, yani “çarşı, alışveriş edilen yer” anlamına gelen sözcükten gelmektedir. Macarcadaki “vásár”, yani “pazar” veya “vásárnap” yani “Pazar günü” sözcüklerinden gelmiş olabileceği de düşünülmektedir.” *

Pazar yerlerini severim, hele de içinde mevsim çiçekleri varsa, ama Pazar gününü sevdiğimi pek söyleyemem. Ertesindeki günün yoğunluğunu düşününce ürperirdim iş hayatımda. Birikmiş işler önüme yığılır, okulsa öğrenci isen de yetişecek bir dolu ödev vardır Pazar günü. Anneysen yıkanıp ütülenecek çocuk çamaşırları, yapılacak ekstra temizlikler… Şimdi de sevmiyorum pazarları, evet, yine “erte”si gün Pazar(e)rtesi diye. Neyse.

Dizüstü bilgisayarı masaüstüymüş gibi kullanan, telefonla yazarken halen pratik olamayan biri olarak aylar sonra bilgisayar başında olmak hoştu. Özlemişim. Bunu bir “merhaba” olarak kabul ederse okuyacak olan, teşekkür ederim. Ama çok umutkâr olmayın , sonraki yazacaklarım da hep Su’dan Şeyler olacak. Çünkü hayat zaten haddinden fazla ciddî, bize onu biraz da olsa esnetmek, belki biraz gülümseyebilmek kalıyor… Hâlâ daha bugünün güzel bir Pazar olması şansı olanlar varsa, ne diyeyim, hadi; PAZAR OLA…

SUNA ÇİFTCİ

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın