SUNA ÇİFTCİ…DENENMİŞİ DENEMEK

SUNA ÇİFTCİ…DENENMİŞİ DENEMEK
Paylaş

Uzunca bir süredir söylemek istediğim şeyler var. Aslında gündemden düşer gibi oldu ama düşmedi ve düşmesin de. O kadar çok konuşuldu ki, söylenmedik söz, atılmamış imza, görüşülmemiş yetkili de kalmadı. Hani şu köpeklerin “uyutulması”(!) tasarısından söz ediyorum.  Bu çağda böyle bir tasarının konuşulabilmesini anlamak mümkün değil. Üstelik bir de bunu sözde dünyadan örneklemelerle makul gösterme çabasına girişiyorlar ki ne talihsiz bir çabadır. Ayıptır, yalandır, yanlıştır. Ancak biliyoruz ki bu istek ilk kez ortaya çıkmıyor. Aralıklı olarak denenip geri adım atılmış bir durum.

Şöyle bir bakınca bunun ilk kez şu meşhur “Islahatçı” Mahmut-İkinci Mahmut zamanında gerçekleştirildiğini okuyoruz. Avrupa’daki devletler köpekleri toplayıp “köpeksiz sokaklar” meydana getirince, onları taklit etmeye hevesli Osmanlı da İstanbul’da gece gezen bir İngiliz vatandaşına sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayınca İngiltere hükûmetinden ültimatom alan 2. Mahmut kentteki tüm köpeklerin Sivriada’ ya gönderilmesini buyurur. Halkın köpeklerin gönderilmesine tepkisi sonucunda da kamuoyu baskısıyla Hükûmet, vermiş olduğu kararla köpeklerin tekrardan şehre geri getirilmesini emreder.

Aynı deneme Sultan Abdülaziz döneminde işleme geçirilerek köpekler toplanıp bu kez  Sivriada’ ya gönderilir. Bu olaydan sonra Çemberlitaş’tan Kumkapı’ya kadar büyük bir yangın çıkınca halktan bazıları bunun “köpeklerin laneti” olduğunu düşünür, tepkiler olur. Bunun üzerine Padişah kanunu geri çekerek köpeklerin tekrardan şehre geri dönmesini sağlar.

İttihat ve Terakki Hükûmeti…ve onların bilindik “modernleşme” hareketleri de elbette modernleşme kapsamında köpeklerden kurtulmanın yolunu ararlarken gözleri sokaktaki köpekleri görüverir. Kozmetik sanayisinde köpeklerin kullanılmaları söz konusu olduğundan Fransız şirketlerle çeşitli anlaşmalar imzalarlar. Yine köpekler toplanır, 80.000 tane can. “Halkın tepkisiyle karşılaşılacağı düşünülerek bu plandan vazgeçilmiştir” dense de aslında Fransa almaktan vazgeçtiği için öylece toplanıp ellerinde kalakalan haycanları*  İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı) Suphi Bey, şehirdeki 80.000 köpeği, Marmara Denizi’ndeki Sivriada’ya naklederek ölüme terk eder. Bu gerçeği artık herkes öğrendi. O zavallılar açlıktan ve çaresizlikten çığlık çığlığa hayatlarını kaybederek, birbirlerini yiyerek tarihimize kara bir leke olarak yazılır. İki yıl sonra da şiddetli bir deprem olunca ve Balkan Savaşı başlayınca bu iki felaketin sorumlusu olarak köpeklerin ahı olduğunu düşünülür ve adanın adı “Hayırsızada” olur.

2012 yılında adada hayatını kaybeden köpekleri anmak amacıyla Sivriada’ ya bir anıt dikilir ancak günümüzde de yine köpeklerin kaderi ne olacak belli değil. Anlayış değişmedikçe de vay ki de vay zavallı haycanlara! Oysa o kadar kolay ki hani şu hep örnek gösterdikleri ülkelere benzemek. Öyle sandıkları gibi de değil onların köpeklerle baş etme yöntemleri. Kimse öldürmüyor durduk yere.

Bu hayvanları üretip parayla satan çiftliklere kim ne dedi bugüne dek?

Satılan haycanların akıbetini kontrol ediyorlar mı?

Çocuklarına ya da sevgililerine HEDİYE olarak bir canlıyı layık gören insanlara kim hangi cezayı düşünüyor?

Yazlıklara bırakıverdiğimiz zavallıların sorumlusu kendileri mi yoksa?

Bir sokak canını gerek tedavi gerekse kontrol için fakültelere bile götürdüğümüzde ödediğimiz miktarlar daha makul olabilse kötü mü olurdu? Veterinerleri hiç söylemiyorum zaten. Adeta cezalandırılıyoruz.

Barınaklara götürdüğümüz ya da kendilerinin zorla baktığımız köpekleri elimizden aldıklarında, akıbetlerini neden takibe alamıyoruz?

Bu canlar sokaklarda kaç yıl yaşayabiliyor bileniniz var mı?

Uluslararası kanunlar var, imza almışsınızdır tabii. Ne kadar uyuyoruz ki? Ama genelde insan hakları, kadınların can güvenliği hakları ve çocukların hakları-hastalıklarındaki tedavi sorumluluğu ne kadar yerine getiriliyor ki hayvan hakları söz konusu olsun. Zaten ne zaman bir canımı veterinere falan götürsem hemen biri oradan çıkıp “insanlar aç, senin çoluk çocuğun yok mu? Git aç bir çocuğu bak…bıdı bıdı bıdı…” 

Bir de sokak köpeklerinden zarar görenlerin feryatları var, haklılar, hiçbir şey demiyorum. Ama tecavüzcü, sapık, katil bir dolu insan da aramızdalar. Üstelik de kimler olduğunu bilmiyoruz. (hoş bildiklerimizi de adeta ödüllendiriyoruz ya, o da ayrı mesele) O zaman hepsini yok edelim, rahat etsin kalanlar. Kim kalabilirse. Birkaç spesifik örnek dışında koskoca BİR TÜRÜ YOK ETMEK NE GAFLETTİR, NE TÜRCÜLÜKTÜR? Çocukluğumdan beri hayvanlarla birlikteyim, bu konuda bana bu sevgiyi aşılayan aileme çok teşekkür ederim, hiçbir zarar görmedim desem yalan olmaz. Ben de çocuklarımı öyle yetiştirdim zaten. Her hayvanı severler. Hepsini. Bile isteye hiçbir kedi ve köpek tarafından ısırılmadım. Ama kuduz evhamımdan dolayı aşı olduğum çoktur. Köpektir, koşarsan kovalar, oyun zanneder. Sahibi nasılsa öyledir köpekler. İyi yetiştirirsen Pitbull dünyanın en sakin cana yakın köpeğidir. Çocuklar kızdırırsa kovalar. Taş atarsan yakalarsa ısırır köpek. Her yaşadığım yerde kocaman köpekler var, onlar bizden korkuyor aslında. Deniz kıyısında, cami avlusunda, sokağımda her yerde varlar, iyi ki de varlar, hep olsunlar.

On dediler sekize indiler, asıl köpek nüfusu aslında en fazla dört milyon kadarmış. Kısırlaştırın efendim, sadece erkekleri kısırlaştırırsanız yeter. Dişiler kendi kendine üremez. Zaten kısırlaştırma işlemi kedide de köpekte de erkekler için daha kolay ve daha az masraflı. Varolanları da biz bakarız merak etmeyin. Zaten birkaç yıl sonra ömürleri bitecek. ÖLDÜRMEYİN. Bir mikroorganizmaya bile can veremeyen insan cinsi ne hakla, HANGİ HADLE bu kadar dünyadaki canlı cansız her şeyi YOK ETME, ŞEKİL VERME HAKKINA SAHİP? Denenmişi denemeyin. Maalesef az önce radyomdan Almanya’ nın da güvercinlerden rahatsız olduğu için onları öldürme kararı aldığını öğrendim. Hey gidi dünya, bir yetemedin şu insanlara!

Köpekleri öldürmeyiz diyen veteriner hekimlere bin teşekkürle. Biz de bu ülkenin duyarlı insanları olarak haycanlarımızı onlara öldürtmeyeceğiz!!! Allah’ ın verdiği canı yine ancak O almalı.

* Biz “insan” sıfatlı olanlar (bazan bundan utandığım doğrudur) “hayvan” kelimesini küfür olarak kullandığımız için ben o canlara “haycan” demeyi tercih ediyorum.

SUNA ÇİFTCİ